Kalp Hastaları Tarafından Covid-19 Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Ekim 7, 2020
stres-kardiyomiyopatisi
Koronavirüs Salgınının Stres Kardiyomiyopatisi Vakalarındaki Artışa Etkisi
Aralık 15, 2020
Kalp Hastaları Tarafından Covid-19 Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
Ekim 7, 2020
stres-kardiyomiyopatisi
Koronavirüs Salgınının Stres Kardiyomiyopatisi Vakalarındaki Artışa Etkisi
Aralık 15, 2020

Postural Ortostatik Taşikardi Sendromu

Postural ortostatik taşikardi sendromu (POTS), ayağa kalktığınızda baş dönmesi, bayılma hissi, kalbin hızlı atması gibi belirtilerle kendini gösteren bir rahatsızlıktır. Ayağa kalktıktan sonra ilk 10 dk içinde, kalp atış hızında 30 atım/dk’lık artış ya da kalp atış hızının 120 atım/dk’nın üzerinde olması , postural ortostatik taşikardi sendromu olarak adlandırılır.

Postural ortostatik taşikardiyi başlı başına bir hastalık olarak tanımlayamayız. Benzer klinik semptomlar kümesini kapsayan bir sendromdur. Hiçbir hastalığa bağlı olmadan ortaya çıkan POTS, birincil (primer) ve herhangi bir hastalık ve bozukluğa bağlı olarak ortaya çıkan POTS ise ikincil (sekonder) olarak sınıflandırılır.

Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla 4-5 kat daha fazladır ve çoğunlukla 14-50 yaş arasındaki kadınlarda görülür.

Normalde vücudunuzdaki kanın akışı sabit bir orandadır ve vücut pozisyonunuz değiştiğinde bu oran değişmez. Bir kişi uzanma pozisyonundan, dik pozisyona geçtiğinde, 500-800 ml kan, vücudun alt kısımlarına doğru kayar. Bunun sonucunda, kalbin sağ tarafına olan venöz dönüş azalır ve kalbin odacıklarındaki kan hacmi azalır ve kan basıncında bir düşüşe yol açabilir.

Vücutta otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilen bazı mekanizmalar, vücudun bu durumdan etkilenmesini hızla önler ve dengeli bir kan basıncı ve kan akışını korurlar. Bu nedenle çoğu kimsede kan basıncındaki düşüş kısa süreli ve geçicidir ve çoğunlukla farkedilmez.

Otonomik Disfonksiyon

Otonom sinir sisteminin birincil rolü, vücuttaki çeşitli sistemler arasındaki etkileşimi kontrol etmek için karmaşık sinirsel ve kimyasal sinyaller kullanarak vücuttaki dengeyi sürdürmektir.

Otonom sinir sistemi, sempatik sinir sistemi ve parasempatik sinir sistemi olarak adlandırılan ve birbirine zıt etkilere yol açan iki kısımdan oluşmaktadır.

Sempatik sinir sisteminin uyarılması kalp atışında hızlanmaya (taşikardi) yol açarken, parasempatik sinir sisteminin uyarılması kalp atışında yavaşlamaya (bradikardi) yol açar.
Norepinefrin (noradrenalin), sempatik sinir sisteminin, asetilkolin ise parasempatik sinir sisteminin ana kimyasal habercileridir.

Otonom sinir sistemi, yaşamımız boyunca bilincimiz dışında ve hiç durmaksızın çalışır. Kalp atış hızını, kalp kası, düz kas, ekzokrin ve endokrin bezlerinin kasılma kuvvetini kontrol eder ve böylece kan basıncı, idrara çıkma, bağırsak hareketleri ve vücut sıcaklığı düzenlenir.

Otonom sinir sisteminde herhangi bir nedenle, bir fonksiyonun bozulması otonomik disfonksiyon olarak adlandırılır.

Ortostatik intolerans terimi, ayağa kalkma pozisyonu sonrası, hissedilen çeşitli rahatsızlıkların genel adıdır.

Ortostatik Intolerans

Yukarıda da tanımladığımız gibi otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilen bazı mekanizmalar sayesinde, vücuttaki pozisyon değişimleri sonrası oluşacak kan basıncı değişimi hızla dengelenir.

Ancak, vücuttaki bu düzenleyici mekanizmaların tepkileri bozulur ya da gecikirse ortostatik intolerans denilen durum ortaya çıkar. Yani, vücut yeni pozisyonu sonrası kan akışının ve basıncının değişimini tolere edemez ve baş dönmesi, sersemlik ya da bayılma gibi durumlar yaşanabilir.

Uzanma pozisyonundan, dik bir pozisyona geçildiğinde kan basıncında anormal bir düşüş olması ise ortostatik hipotansiyon olarak adlandırılır. Tansiyondaki bu düşüş, göz kararması, baş dönmesi ya da bayılmaya neden olabilir.

POTS Ortostatik Hipotansiyondan Farklıdır.

Ortostatik hipotansiyon, ortostatik intoleransın bir şeklidir. Tanım olarak, yatar pozisyondan ayakta durma pozisyonuna geçtikten 3 dk sonra yapılan tansiyon ölçümünde, sistolik kan basıncında en az 20 mm Hg veya diyastolik kan basıncında en az 10 mm Hg’lik bir azalmadır.

Ortostatik hipotansiyon riski yaşla birlikte artar. Bu artış, zayıflayan otonomik refleks tepkisine ve tansiyon düşürücü bazı ilaçların kullanımına bağlı olabilir.

Bazı ilaçların kullanımı, düşük kan seviyeleri, susuzluk, diyabet ve bazı sinir sistemi hastalıkları ortostatik hipotansiyon riskini arttırabilir.

Ortostatik hipotansiyon, ortostatik intoleransın diğer bir nedeni olan POTS ile karıştırılmamalıdır.

POTS’nun Özellikleri

Postural ortostatik taşikardi sendromu terimi, ilk kez 1982 yılında Rosen ve Cryer tarafından kullanılmıştır. Daha önce bu semptomları yaşayan kişiler, efor sendromu, mitral kapak prolapsusu, asteni gibi tanılar alıyordu.

POTS, otonomik disfonksiyonun neden olduğu ortostatik intolerans ile karakterizedir. Ayağa kalktıktan sonraki ilk 10 dakikada kalp atış hızında 30 atım/dk’lık artış ya da kalp atış hızının 120 atım/dk’nın üzerine çıkması ile ilişkili ortostatik intolerans semptomlarının görülmesi POTS olarak tanımlanır.

POTS Belirtileri ve Nedenleri

Hastalar genellikle baş dönmesi, semsemlik, halsizlik, bulanık görme, gözlerde kararma, çarpıntı, ayakta durduklarında yorgunluk gibi şikayetlerden bahsederler. Bazı hastalarda bulantı, egzersiz yapamama, konsantrasyonda azalma, karın ağrısı, titreme, bayılma gibi semptomlarda görülebilir.

Semptomların karakteri ve şiddeti kişiden kişiye değişiklik gösterir. Hastalarda bu belirtilerin 2 veya daha fazlası görülebilir. Bu semptomlar bazı kişiler de çok hafif seyrederken bazı kişilerin günlük hayatlarını etkileyecek düzeyde olabilir.

POTS hastalarında altta yatan bir sorun olsa da, kesin nedeni belirlemek zor olabilir. Bilinen bir hastalık veya bozuklukla ilişkiliyse ikincil (sekonder) POTS, altta yatan bir neden bulunamadığında ise birincil (primer) POTS olarak tanımlanır.

Birincil POTS’nin en yaygın biçimi periferik otonom nöropatiye bağlı gelişir. Bu hastalar dik durumdayken bazı uzuvlarda (bacaklar, eller ve karın organları) normalden çok daha fazla kan birikimine sahiptir. Bu durum, başlangıçta beyne yeterli kan akışının sürdürülmesi için kalp atış hızında artışa yol açar.

Kalp hızındaki artış başlangıçta telafi edici olabilse de, vücudun alt ve uç bölgelerinde ( (periferlerde) kan göllenmesi devam edebilir ve telafi edici etkiyi aşabilir. Hasta, venöz geri dönüşü artırmak ve yeterli kan basıncını korumak için iskelet kaslarının pompa etkisine giderek daha fazla bağımlı hale gelir. Yine de, venöz göllenmenin derecesi artmaya devam ederek POTS’na yol açabilir. Bu durumu yaşayan hastaların büyük bir çoğunluğu kadındır.

Diğer (ve daha az sıklıkta) bir POTS formu “hiperadrenerjik POTS” olarak adlandırılır. Bu hastalar genellikle dik durumdayken belirgin titreme, anksiyete ve soğuk terlemeden şikayet ederler. Bu hastaların yarısından fazlasında migren tipi baş ağrıları görülür ve sadece kısa bir süre dik durduktan sonra idrar çıkışında önemli bir artış yaşar.

Bu POTS formunun bir özelliği, hastaların taşikardiye ek olarak ayakta durduktan sonra 10 dakika içinde sistolik kan basıncında en az 10 mmHg artışa sahip olmasıdır.

Diabetes mellitus, ikincil POTS’un sık görülen bir nedenidir. POTS ile ilişkili diğer durumlara örnek amiloidoz, sarkoidoz, alkolizm, lupus, Sjögren sendromu ve kemoterapi sayılabilir.
POTS ayrıca kronik yorgunluk sendromunun yanında oldukça yaygın olarak ortaya çıkar.

POTS Teşhisi

Bu kadar çeşitli semptomlarının olması ve kişiden kişiye değişkenlik göstermesi POTS teşhisini zorlaştırır. Bu semptomlara neden olabilecek diğer nedenleri dışlamak amacıyla bazı kan ve idrar testleri, Ekokardiyografi, sinir sistemi ile ilgili bazı testler istenebilir.

Bunun dışında POTS teşhisi için en iyi yöntem “Tilt Testi”dir.

Hasta testin yapılacağı masaya uzanır ve masaya sabitlenir. Masa belirli bir açıda dikleştirilir. Bu sırada hastanın kalp atış hızı ve kan basıncı izlenir. İlk 10 dk’da ölçülen 30 saniyeden uzun süreli taşikardi ve kalp hızında dakikada 30 atımdan fazla artış ve kan basıncında önemli bir düşüş olmaması POTS teşhisini doğrular.

POTS hastaları bu test sırasında kendilerini kötü hissedebilir ve semptomları yaşayabilirler.

POTS Tedavisi

POTS’nun değişken ve karmaşık karakteri nedeniyle belirli bir tedavisi yoktur. Yaşanılan semptomlara uygun öneriler ve tedaviler uygulanabilir. Öncelikli olarak hastalara bazı yaşam tarzı değişikleri önerilir. Bunun yeterli olmadığı durumlarda, semptomlara göre ilaç tedavileri uygulanabilir.

  • Bazı hastalar için zor gözükse de mutlaka egzersiz yapılmalıdır.
  • Vücudu susuz bırakmamak gereklidir.
  • Dengeli beslenmek ve bunun yanında vücuttaki volümü arttırmak için tuz ve su alımını arttırmak yardımcı olacaktır.
  • Semptomları arttıran ilaçlar kullanılıyorsa, doktora danışılmalı ve yeniden ilaç düzenlemesi yapılmalıdır.
  • Bacaklardaki basıncı arttırmak için varis çorapları yardımcı olabilir.
  • Düzenli ve yeterli uyku semptomlarınızı hafifletecektir.

4 Comments

  1. Zeliha Serap Sarıgül dedi ki:

    Aynı semptomları yaşıyorum ve başka kalp rahatsızlığımda var,hayatımı son derece olumsuz etkiliyor,üstelik yemeklerden sonrada aynı şikayetleri yaşıyorum

  2. Mehmet Emin dedi ki:

    Aynı semptomlardan bende de var hangi bölüme gittiysemde çözüm olmadı psikyatri uzmanı anksiyete bozukluğu dedi 1 yıldan fazla ilaçlarını kullandım yinede fayda etmedi özellikle yemeklerden sonra ayağa kalkınca çarpıntılar daha çok tekrarlıyor ama yemek yemeyince pek sorun yokmuş gibi hissediyorum bu konuda ne tavsiye edersiniz bu arada 10 yıl önce göğüs kafesini çok şiddetli bir şekilde çarptım içe doğru esneme yaptı ondan sonra bu çarpıntı olayı yavaş yavaş yıllar geçtikçe artmaya başladı mesela sol ayağımı Bağdad kurup oturunca kalp tekleme yapıyor havaya zıplıyorum ne önerirsiniz lütfen cevaplar mısınız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir