AORT ANEVRİZMALARI


Aort kalbin sol ventrikülünden (karıncık) çıkan ve temiz kanın vücuda dağılmasını sağlayan en büyük ana atardamardır. Doku ve organlara temiz kan taşıyan diğer tüm atardamarlar aort damarından ayrılmış dallardır. Aort damarı kalbin sol ventrikülünden çıkar ve ters U şeklinde karın içinde ilerleyip göbek hizasında iki ayrılarak bacaklara doğru ilerler. Aortun kalpten çıkan ilk kısmına asendan(çıkan) aort, ters U şeklinin tepe kısmına arkus aort, aşağı doğru inen kısmına desendan (inen) aort denir. Arkus aort kısmından dallara ayrılan atarmadamarlar kollara, boyun ve kafaya kan taşırlar.

Aort damarının herhangi bir yerinde balon şeklinde genişleme olması aort anevrizması olarak adlandırılır. Aortun göğüs hisasında yer alan asendan, desendan ya da arkus kısımlarında olan anevrizmalara torasik aort anevrizması, karın hizasında olan anevrizmalara ise abdominal aort anevrizması denir. Abdominal anevrizmaların görülme sıklığı torasik anevrizmalara oranla daha fazladır. Aort anevrizmaları belirti vermezler ve genellikle bir tetkik sırasında ortaya çıkarlar. Anevrizmalar hayati risk taşıyan oldukça ciddi durumlardır. Belli oranlarda genişlemiş bir anevrizma yırtılarak hayati risk taşıyan kanamalara neden olabilir.

Nedenleri;

Anevrizma oluşumlarında genetik faktörlerden bahsedilse de, tüm hastalarda geçerli olabilecek ortak bir genetik faktörden henüz söz konusu değildir. Anevrizmanın nedenleri günümüzde hala araştırılmaya devam edilmektedir. Bunun yanında anevrizma oluşumunun genel mekanizması ile ilgili bilgiler mevcuttur. Anevrizmalar arter duvarlarının zayıfladığı bölgelerde oluşurlar. Arterlerin içinden geçen kan yüksek basınçlıdır. Bu kan basıncının etkisiyle, arterin duvarının zayıflamış olan bölgesinde balonlaşma oluşur. Anevrizmaya neden olabilecek risk faktörleri şunlardır;

  • Hipertansiyon (Özellikle 35-60 yaş arasında şiddetli ve inatçı yüksek tansiyon. Aynı zamanda serebral anevrizma riskini de yükselten bir durumdur.)
  • Ateroskleroz ( Sertleşen ve yapısı bozulan atardamarlarda kan basıncının etkisiyle anevrizma oluşma riski yükselir )
  • Sigara içmek ( Sigara kullanıcılarında anevrizma riski 8 kat daha fazladır )
  • Aort duvarını zayıflatabilecek bazı hastalıklar ya da enfeksiyonlar (Örn. Marfan sendromu, vaskülit vs. )
  • Aile Öyküsü ( Ailede anevrizma hikayesi olan kişilerde anevrizma oluşma riski daha yüksektir.)
  • Travma (Örn. Göğüs bölgesine şiddetli darbe almak gibi)
  • Kokain gibi uyarıcı ilaçların kullanımı

Belirtiler;

Aort Anevrizmaları genellikle yavaş gelişirler ve büyüyene kadar bir belirti vermezler. Belirtiler anevrizmanın türüne, konumuna ve yırtılma olup olmadığına göre değişir. Belirtiler torasik anevrizma ve abdominal anevrizmalarda birbirinden farklıdır. Torasik aort anevrizması rüptürlerinde, göğüste, boyun ve sırtta şiddetli bir ağrı, öksürük, hırıltı, nefes almada zorluk ve bayılma; abdominal aort anevrizmalarının rüptürlerinde ise, bel ve sırt ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi ve bayılma görülebilecek belirtilerdendir.

Teşhis;

Anevrizmalar genellikle başka hastalıklar nedeniyle yapılan tetkikler sonucunda farkedilirler. Bu tetkikler ekokardiyografi, anjiyografi, bilgisayarlı tomografi, MR, röntgendir. Bazı karın içi (abdominal) anevrizmalar çok büyük boyutlara ulaştığında, hastanın fizik muayenesinde elle hissedilebilir. Bu anevrizmanın tehlikeli boyutlara ulaştığı anlamına gelir.

Tedavi Yöntemleri;

Anevrizmalar girişimsel ya da cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Anevrizmalar için bir girişim planlanması anevrizmanın boyutuna bağlıdır. Henüz girişim sınırına gelmemiş anevrizmalar için risk faktörlerini azaltmaya yönelik yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç kullanımı önerilir. Örneğin sigara kullanılıyorsa bırakılır, yüksek tansiyon varsa kontrol altına alınır.

Anevrizma boyutu belli değerlerin üzerindeyse doktor tarafından girişim planlanır. Aort anevrizmalarında tedavi yaklaşımı anevrizmanın konumuna ve şekline göre değişmekle birlikte genel yaklaşım şu şekildedir;

  • Aort çapı 30 mm’den küçükse ve fuziform yapıdaysa, hastaya sağlıklı yaşam alışkanlıkları önerilir ve 2-3 senede bir takibi önerilir.
  • Aort çapı 30-40 mm aralığında ise, her yıl ultrason kontrolü yapılarak takip edilmeli ve hasta risk faktörlerini taşıyorsa gerekli önlemler alınmalıdır.
  • Aort çapı 40-45 mm aralığında ise, her 6 ayda bir ultrason kontrolü yapılarak takip edilmeli ve risk faktörlerini taşıyorsa gerekli önlemler alınmalıdır.
  • Aort çapı 50 mm'den büyük ise ya da çap genişlemesi son 6 ayda 5 mm’den fazla artmışsa bir girişim gereklidir.
Girişim gerektiren anevrizmalar için TEVAR ya da EVAR gibi girişimsel uygulamalar ya da cerrahi girişim ( Aort Replasmanı) önerilir.