Pek çok kişide görülen D vitamini eksikliği günümüzde yaygın bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Hatta bu kadar yaygın görülmesi bazı kişilerin test yaptırmadan ve kanlarındaki D vitamini seviyesini bilmeden de D vitamini takviyeleri almalarına yol açabiliyor.
Kalp ve damar sağlığı için gerekli olan D vitaminin eksikliği kadar, fazla olmasının da inme ve diğer kardiyovasküler sorunları arttırdığını söylememiz gerekir.
Konuyla ilgili yapılan birçok sayıda çalışma, düşük D vitamini seviyelerinin, atardamarların sertleşmesi ve endotel disfonksiyonu ile ilişkili olduğunu göstermiştir.
Yapılan en büyük çalışmalardan biri Kopenhag Üniversitesi araştırmacıları tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada 10.000’den fazla Danimarkalı katılımcının verileri incelenmiş ve D vitamini seviyeleri en düşük (15ng/mL’den az) ile en yüksek (50 ng/mL’den fazla) olanlar karşılaştırılmıştır.
D vitamini seviyesi düşük olanların (optimal seviyeye göre), kalp krizi geçirme ihtimalinin %64 daha fazla olduğunu, ayrıca iskemik kalp hastalığı riskinin % 40, kalp hastalıklarına bağlı ölüm riskinin %81 daha fazla olduğunu bulmuşlardır.
Ayrıca, International Journal of Nanomedicine’da yayınlanan 2018 tarihli bir başka çalışma, D vitaminin D3 formunun, endotel yüzeyindeki aşınmaların onarılmasına yardımcı olabileceğini öne sürmüştür. Aynı zamanda D vitamini, sağlıklı kan akışı için önemli olan nitrik oksit üretiminin tetikler.
Yine Kopenhag Üniversitesi tarafından 2015 yılında yayımlanan araştırma sonucunda, çok fazla D vitamini almanın, eksikliği kadar riskli olabileceği öne sürülmüştür. Journal of Clinical Endocrinology and Metabolism’da yayınlanan çalışmaları için araştırmacılar, 2004’ten 2011’e kadar 247.574 kişi üzerinde yapılan kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) çalışmasının katılımcıları üzerinde gözlemsel bir çalışma yaptılar.
Ölüm oranları grafiği incelendiğinde D vitamini düzeyleri çok fazla ve çok az olan katılımcıların ölüm oranlarının daha fazla olduğu gözlenmiştir.
Kandaki D vitamini seviyesi 50 nmol / L altında olan kişilerde, inme veya diğer kardiyovasküler olaylara bağlı ölümler iki katına çıkmış ve 100 nmol / L’nin üzerinde olan kişilerde ise, ölümler üçte bir oranında artmıştır. D vitamininin kandaki ideal seviyesi kabaca 50nmol/L ile 100 nmol/L arasında ve 70 nmol / L ise optimal seviye olarak söylenebilir.
Ancak bu noktada şu da düşünülmelidir, çalışmalarda kalsiyum seviyesi ile ilgili herhangi bir bilgi verilmemiştir. Bu önemli bir ayrıntıdır, çünkü yüksek dozda D vitamini ile alınan kalsiyum takviyeleri, kardiyovasküler hastalığa yol açabilecek koroner kalsifikasyonlar oluşturabilir.
Birçok insan yiyeceklerden ve cildin güneş ışığını sentezlemesi yoluyla yeterince D vitamini aldıklarını varsayar. Yine de, D vitamini eksikliği hala yaygın bir sorundur.
Eğer sağlıklıysanız, önerilen minimum günlük alım miktarı günlük 1.000-3.000 IU’dur. Aynı zamanda, D vitamini sınırını aşmadığınıza emin olmak için D vitamini seviyenizi yılda en az bir kez kontrol etmeniz de yararınıza olur. D vitamini seviyeleriniz düşükse, üç aya kadar günde 5.000 ila 10.000 IU alabilir ve seviyelerinizi tekrar kontrol ettirebilirsiniz.
Anormal derecede yüksek veya düşük D vitamini seviyeleriniz varsa, doktorunuzla görüşerek ideal seviyeye getirmeye çalışabilirsiniz.
D vitamininin D2 formu bazı yiyeceklerde ve birçok multivitamin desteğinin formülünde bulunur. Ancak D2 formu, cildinizin UV ışınlarına (güneş ışığına) maruz kalarak ürettiği D3 formundan daha az etkindir. Mümkünse tercih edilen form, güneşin etkisiyle üretilen D3 formudur. Cildin güneşe maruz kalmasından kastettiğimiz saatlerce güneşlenmek değildir. Güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde 10-15 dk. kadar güneş görmek yeterlidir.
Tabi burada şu uyarı notunu eklemekte fayda var. Güneşe çıkmanıza engel bir durum varsa, veya D vitamini konusunda hassas olunmasını gerektiren bir hastalığınız varsa bu konuda mutlaka doktorunuza danışmalısınız.